9 Aralık 2015 Çarşamba

Yağmur damlasından daha kırılgan bir insan , gözleri gökyüzünü andırıyor. Aldığı nefes dünyanın tüm pisliğini temizliyor sanki , yüzü bir akşam üstü telaşı , gülümsemesini gören evine mutlu dönüyor. Ben hariç. 

O masadayız en sevdiğin yerde bu sefer sen yoksun , yanımda bir kaç dost elimdeki kadehi havaya kaldırıp gülümsüyorum tüm insanlara , en içten gülümsememi o zaman yaşıyorum belkide. Hayatımız hep facia , hep can alıcı olaylarla doluydu. Hep sırtımızı kollayanlar en sert yumruğu atıyordu..  Bizi kaybedenlere diyorum o sırada , bizi sevemeyenlere.. 


Sessizlik..


Karşılaştıkları gün geliyor aklına. Söylemek istedikleri ama söyleyemedikleri ve sustuğu an olarak ikiye ayrılıyor hayat onun için. 


Söze ilk ben giriyorum burada ; hep içimde tuttuklarımı kusarcasına. 


'Bak diyorum , bak burası çok acıyor. Ama bu yarayı sen açmadın , sende kapatamazsın' diye ekliyorum cümlenin sonuna. Usulca sigaramı yakıyorum , her nefeste aldığım tüm zehri hissetmek , seni sevmek gibi. 


'Biz hiç bir olamadık senle , üşendik belki de bilemiyorum. Birbirimize benzemeye üşendik , sevmeye , nelere ilgi duyduğumuza. Attığımız her adım biraz daha uzaklastiriyor bizi , uyandığımız her sabah biraz daha anıları siliyor aklımızdan. Aynı yöne bakmıyoruz artık , aynı yöne de gitmiyoruz senle. Mutluluk beraber olmak değil , bunu da öğreniyoruz. 


Yüzüme bakıyor , gözleri ağlamaklı. Güç böyle birşey diye düşünüyorum , yaşanmaşlık bizleri güçlü kılıyor. 


Yüzümün en tatlı noktasını okşuyor , Tanrı sanki yeryüzüne inmiş.. Tarif edilemez bir his..


'Doğru yere bakarsan , her yol kurtuluştur aslında' diyor ve ekliyor. 'Büyü diyor biraz , acılardan zevk almayı öğren.'


İçimi göremiyor o an , hangi deprem böyle yıkar bir insanı bilemiyorum. 


'Hiç mi özlemedin' diyorum , eski güzel günleri. Ben kaldıramıyorum diye ekliyor. 'Kaldıramıyorum ! Onca günü , onca acıyı' 


'Yarın' diyor kadın 'Yarın konuşalım.'


Yarın hiç olmuyor , yıktığı gibi kalıyor tüm harabeler. Kurbanlarının arasına bir ismi daha ekliyor..










7 Kasım 2015 Cumartesi

Şarabın bitmesi ile , geçmiş güzel günler gelmişti aklıma. Gecenin en karanlığında , ana rahminden sana düşmüşüm gibi. Böyle geceler de suçu seninle paylaşmayı düşünüyorum , hatalarını hatalarım yapmayı. Ne yazık ki başarısız oluyorum. Seni değiştiremediğim gibi , kendimi parçalıyorum. Güzeldi ama bitti. Yani ne bekliyorduk ki. Ağlasak bile geri dönmeyenler için , ne kadar çabalayabilirdik. Kaybedenlerdik biz. İlelebet kaybedecek olanlar. Özgürlük isterken bu kadarını hesaplamıyordum oysa ki ,  birşeyler paylaştıkça özgürleşiyordum ben , paylaşmak nefes almaktı sonuçta. Şimdi ise anıların arasında kalmak , mezara girmek gibi.

Bir yere bağlı kalmak ile , bir yere bağlı olmak arasında çok fark var. Buraya aitim , bu şehre ama birisine ait değilim. Güvendiğin insanların yanında olmak farklı bir şey bilirsin , sen neden hiç böyle olmadın. Nefesim kadar yakın..

Çok kısa bir zaman da , belirli bir süre de olsa , beni sevmiştin. Hatırlıyor musun ? O zamanlar işte , güzel olan anlar. Belki de hep o anların tadını çıkarmaktan  , geleceği düşünemez olmuştuk. Bir gün bu güzel günlerde bitecek. O zaman ne yapacağız ? sorusunu soramadığım için mi gecelerin arasına sıkışıp kalıyorum. Her gece kendimi tutuyorum , zamanında uzandığın göğüs kafesimi parçalamamak için , en çokta böyle gecelerde istiyorum seni.  Göğüsünün tam ortasını ağlamaya yarayan yastık yapmayı , aldığın her nefesi hüzünlü bir melodi gibi duymayı , kendimi yalnız hissettiğim de  sana sarılıp ağlamayı , dudaklarında huzuru bulmayı.  

Hâlâ çok istiyorum annemin yerinde senin olmanı.. 











14 Ekim 2015 Çarşamba

Bu gece geçmişe hikayenin en başına gidiyoruz..

Gün geçtikçe unutmak yerine daha fazla özlüyor insan. Sanki bir şeyler inadına seni bana bağlamıyor , şehirde her gün çocuklar ölüyor. Bombalar patlıyor. Buna rağmen nefes almanın değeri hala bilinmiyor. İnsanlar mutlu olmak için yaşıyor ve ölmek için çırpınıyor sanki. Kimse kimsenin kahrını çekmiyor bizden sonra. Beraber olmak , savaşmak kadar zor. 

Gecenin 5'i böyle zamanlarda bir şeylere sarılmaya ihtiyaç duyuyor insan. Yastığa ya da sana.  Sevmek ya da sevişmek. İkisi de farklı eylemler. Sen ve ben ve ya biz. Ağıza alınması yasak olan kelime artık. Hisler anılara dönüşüyor. Bu acı , hep içimde. Orada kalacak. Her şey çok güzel olabilirdi. Yani en baştan. Hiç kimse duygusuz değildir. Ama acı hep kaybolur. Ya da derinlere gömülür. Geriye bakarsın , sürekli geçmişi anarsın. Unutmak istersin. Başka çaren yoktur. 

Ama mucize beklemiyorum artık , çünkü zaman durmadan geçiyor. Geriye bakınca en çokta düzgün konuşabildiğim zamanları özlüyorum belkide. Sessizce haykırabildiğim cümleleri. Sen ile geçen zamanlarımı biraz , gülerken kısılan gözlerini. Yine de hala oralarda bir yerde olduğunu bilmek güzel. 

Bir şeyleri kazanmak , bir şeyleri kaybetmekle eş değer değil sevgilim. Zaten insan hep anlamadıklarını çok sever.


Geleceğin sırrı nerede ? Her gün daha iyi olacağız , ilerleyeceğiz. Ben artık yakınım , daha yakın.

Yeni başlangıçlar nasıl her zaman zaferi getirmez ise , kaybedilen her insanda yenilgiyi getirmez.

Saç uçların , kirpiklerin ve nefesin. Söyleyecek başka sözüm yok..


                                                 



4 Eylül 2015 Cuma

Gecenin üçü. Küllüğe basılan son sigaralar ve birazda sen. İnsan yalnız kalınca daha bir düşünmeye başlıyor herşeyi. Gecenin kanatlarından düşen sesler paronayak olmama sebep oluyor belkide. Karanlık öyle uçsuz bucaksız birşey ki. Sokak lambaları sokağı aydınlatmıyor inadına. 


Korku..


 Bu dünyada ki en boktan şey. 

Geçmişe bakıyorum böyle gecelerde . Belki de beraber olsaydık diyorum , tarih bizi yazmayacaktı ama güzel şeyler olacaktı. Bir bakıma olaylar böyle gidiyor ama. Aldığım nefesi bile kaybediyorken seni kaybetmemek ne mümkün. Babamda diyorum annemi kaybetmişti zaten. Böyle avutuyorum biraz da kendimi.  Biraz daha geçmişe gidiyorum.  Düzgün konuşabildiğim zamanları özlüyorum en çok , şimdi öyle sessiz kalıyorum ki. Görsen dayanamaz ağlarsın. 


Fazla da hayal kuramıyorum senden sonra öyle ya , insan yalnız kaldıktan sonra neyin hayalini kurabilir ki. Yalnız ne yapabilirsin ? Bazı insanlar için düştüğü yerden kalkmak zor meseledir. Zaten güneşin battığı bir yerde insanlar nasıl dimdik  duruyor hala cevabını bulamadığım bir sorudur. 

Hayatım güzel günleri beklemekle geçiyor bu aralar , belki de mutluluk çok daha uzaklarda.

Fazla da birşey istemiyorum zaten , acıttığın kadar canın yansın. Hepsi bu..












22 Haziran 2015 Pazartesi


Gittiğin gün sadece sen gitmemiştin oysaki , gülüşlerimi almıştın yanına , sen ile olan düşlerimi. Gittiğinden beri ben eksiğim biraz.. 



Göremedim gerçek seni , neyse ki bu ilk hatam değil. Sen benim en güzel hatamdın. Ama hataydın. Anlam veremiyorum nasıl da her hücrem de hissettim seni. Şimdi yoksun. 


Oysa ne de güzel başlamıştı her şey ; kısacık saçlarınla anlam kattığını düşünürdüm dünyaya. Simsiyah gözleriyle geceyi andırırdı , gülüşleriyle de geceyi aydınlatırdı. Bazen öyle derin bakardı ki , boğulduğumu hissettirirdi çoğu zaman bana..

Belki de yeryüzünde kimsenin kimseyi bu kadar sevemeyeceği bir aşk doğuyordu herkesten habersiz , o şehirde. Şehir güne bir çift fazla giriyordu , şehir mutlu olmasa bile güneş bizim için doğuyordu o sabah. 

Sonra tarifsiz bir his kaplıyordu her yeri , güzel şeylerin sonuna geliyorduk , hissediyordum. Biliyordum ki giden geri gelmeyecekti , yerini yeni insanlar alacaktı belki ama kimse sen ile ben etmeyecekti. 

Başlarda böyle konuşmamıştık oysa ki , ikimiz de hayatın darbesini yemiş insanlardık , anladığını biliyordum. Yanılıyormuşum. Çok sonradan öğrendim , sen yükünü paylaşacak bir omuz arıyormuşsun. Beni sen büyüttün , bunu da kabul ediyorum. Ama sen benle birlikte acılarımı da büyüttün. Diğerlerine verdiğin sevginin yarısını bana verebilseydin eğer , şu an bunları yazıyor olmazdım zaten.  

Ama emin ol sevgilim ; gelmediğin günler senin pişmanlığın olacaktır.

Şimdi ise ;

Seni görürüm diye uyuyamadığım geceler var benim. Aklıma sen geliyorsun diye geçemediğim yollar. Sen giderken yanına kendin hariç her şeyi almışsın meğer. 


Üzgünüm ; bitirmem gereken bir yazı ve öldürmem gereken bir sen var içimde. 

Güzel şeylerin sonuna geldik.. 







4 Haziran 2015 Perşembe

İşte böyle güzel bir bahar gecesinde başlamıştı her şey ve sımsıcak bir yaz ayın da bitirmiştik güzel günleri.

Sen gittikten sonra hep kaçıyorum. Gittiğim her şehirde , bir hayat kuruyorum. Sonra o şehirden ayrılırken bir parçamı burada bırakıyorum. Ne kadar parçalanacağım bilmiyorum. Daha ne kadar dayanabileceğim muamma.



Seni düşündükçe korkuyorum böyle geceler de. Bir şeyler engelliyor sana gelmemi. Yokluğun acıtıyor hala canımı , sen kesiyorsun nefesimi.


Hep sol taraftasın diye , sağ tarafa doğru uyuyorum , bazı geceler seninle konuşuyorum. Rüyalarıma giriyorsun sonra sen ve eski güzel günler ,uyanıyorum. O geceler sabah oluyor ne yazık ki , ben sana doyamıyorum.

Dön desem döner misin ?

Derin bir nefes alıyorum , aldığım nefes bile sana kavuşmak için can atıyor iken , senin geriye dönmemen çok can yakıyor.

Gittiğin de daha bir iyi anladım. Sen bana konuşmayı öğretmişsin , emeklemeyi hatta daha fazlası yürümeyi. Ama sen benimle hiç koşmamış gibisin. Kanadı kırık bir kuşu sokağa atmış gibisin. , iyileştirsen ne güzel uçardım oysa ki ben. Sen o günleri ne yazık ki göremeyeceksin.

Ben mutlu olmayı bilmiyorum sevgilim. Ya da mutlu olamıyorum , sanki her gün dünün aynısı gibi geliyor. Sanki her şeyi senle önceden yaşamış gibiyim.

Senin de bilmediğin şeyler var tabi ki. Herkese ve her şeye yeten sen , bana yetemedin mesela. Sen her gece bir şeylere yetememek nasıl bir duygu bilir misin acaba ?



Her sabah aynı acıyla uyanmak ne demek bilir misin ?














19 Mayıs 2015 Salı

Senin gidişin Tanrının beni acılara alıştırma şekliydi. Sonra hiç canım yanmadı. Gittiğin gün , derin bir nefes alıp , sigaramı yaktım şehrin tam ortasında. Gülümsedi Tanrı tüm acılarıma.

Nefes alan her şey canımı yaktığı için , kitap karakterlerine aşık oldum senden sonra. Nasıl olsa sende , kitaplardaki karakterler gibi imkansız değil miydin bu saatten sonra ?


Tek gerçek olan şey , dönmenin gitmekten daha zor olduğudur. Sen zoru seversin , gelsene..


Açılan kapılar ve kapanan kapılar. Hüsrandan öte değil. Zafer benim değil. Zaten kazandığımız gün , kaybettiğimiz gün değil miydi. Her gece kanamak , ne kadar gerçek olabilir ki ? Her gece bir şeylere yetememek , öksüz kalmak gibi bir şey.


Sen hiç geçmiş ile geleceğin arasında kaldın mı ? Bir şeylerin arasına sıkışmak nefes alamamak gibi , sensizken çok böyle oluyor.


İnanır mısın , geçen herkese bizden bahsettim. İnsanları boş ver , şehir bile ağladı bu duruma. Şiirler dönüp aynı yere geldi , iki paket sigarayı hiç ettik boşuna. Bazı şeyleri ben bile çözememişken , insanların çözmesini bekledim çünkü. Bir insan ölmüşken nasıl yanında kalabilir dediler. Belirsizlik çok kötü.. 



Sende haklıydın bir nebze. Suç bendeydi , aldığı nefesi sahiplenemeyen bir adam seni nasıl sahiplensin diki. Fakat nasıl özlediğimi  bilsen sende dayanamaz , dönerdin bana.



Fakat , senin dönmen karanlıktan korkan bir çocuğun , elektriklerin kesilmesini istemesi gibi bir şey , senin dönmen yüksekten korkan bir çocuğun dönme dolaba binmesi gibi bir şey , senin dönmen o derece imkansız birşey.. 




                   








                                           

13 Mayıs 2015 Çarşamba

Anne babası ayrı olan insanlar ikiye bölünür diye okumuştum bir yerlerde , ben senin gidişinle üçe bölündüm. Senden sonra tek karşılıklı yapabildiğim şey nefes alıp , vermek oldu kendimle , hep kitap gibi bir adam olduğumdan bahsederdin sen , tek okuyan kendin olmak isterdin , bencildin ama bu bile ayrı hava katardı tenine. Ben bir kitap gibi yıprandıkça , ilk okuduğu kitapları daha çok sevmeye başladın sen. 

Ben ise sonunu bilmeden dinlediğim şarkılara benzetirdim seni , ne zaman neye kızacağını bilemezdim , aklından neler geçirdiğini anlayamazdım. Hep bir gizli bir şey vardı içinde tuttuğun , hep bir sır olarak kalacak bir şey. Acı veren şeyler.

O kadar kalabalıktık ki biz senle , hep aynı yerlerde yalnız ağlamayı tercih ettik. İçimizde ki acıyı ne söndürebilirdi ki başka ağlamak dışında.

Senli günler bu kadar acıyken , sensiz günlerin  ne denli acıttığını bir düşün isterim. 

Ne sabah oldu senden sonra , ne de boşluk doldu. Bütün kemiklerim kırıldı. Sen gittin , bütün insanlar değişti. Sen gittin , bir tek ben değişemedim. 

Hep öyle olmaz mı zaten ? Herşey güzel başlar ve kötü biter.

Şimdi ise hayat , o çok sevdiğin İstiklal'de bir gece belkide. Bir kadının topuk sesleriyle..

2 Mayıs 2015 Cumartesi

Seninle konuşurken ya da sana yazarken boğazıma düğümlenen bu şeyden bıktım. En çok canımı yakan şey bu belki de bilemiyorum. İnanır mısın ? hala neden bitiğimizi bile bilmiyorum ben. Bilmece de oturmayan parçalar var galiba , ya da mutsuz sonlu hikaye bilemiyorum. Bildiğim tek şey sen beni istediğim şekil de sevemedin. Bundandır sana olan kırgınlığım.

Öyle hızlı akıp gidiyor ki bu aralar her şey , nasıl gittiğini , neden gittiğini bile unuttum. Göğüsümün tam ortasına attığın o yumruktan sonra , sevişmeler bile eylem amacı taşıyor sadece.


Oysa ne de güzeldi o günler. Deniz , gökyüzü , sen ve ben. Nefes alır gibiydi her şey , her şeyin hoş bir güzelliği , her şeyin bir değeri vardı senin yanında. Uzakları görmek isterdin hep sen , denizlerin sonunu , rayların götürdüğü yerleri.


Uzaklara da gittik senle , sen uzakları gördükten sonra yıktın ya beni zaten. Bilirsin , can kırıkları , cam kırıklarından daha çok yakar insanları. Uzun zamandır konuşamıyoruz doğru düzgün , karşıdan karşıya geçerken bile karşılaşmıyoruz artık. Ben o şehre hep bir umutla gelirken , o şehrin bir an da boğma özelliğine şahit oldum.


Nefeslerimiz bile aynı havaya kavuşamıyor iken , bizim senle kavuşma ihtimalimiz ne kadar olabilir ki ?


Sahi sen ne kadar özlüyorsun beni ? Kaldı mı bizden geriye kırıntılar , yoksa kırılan her şeyi süpürdük mü ? Sorular hep can acıtıyor, anlıyorsun , biliyorsun.


Beni soracak olursan , insanlara sorma. Bana yaz , seni özledim de. Kısa bir mesajla , gizli numarayla , kısık bir sesle. Bilirim iyi olduğumu bilmek seni de rahatlatır.


Ben bir kitap karakterine aşık oldum senden sonra. Tütün kokusuna , sararmış yapraklarına. Nefes alan herşey canımı yakmaya başladı yine senden sonra..





17 Nisan 2015 Cuma

Gecenin siyahına inanıp , güzel günleri beklemekten yoruldum , seni beklemekten yoruldum. Gözlerinin kahvesinden yazıyorum sana , bir o kadar yakın ama sadece aynaya bakıp görebileceğin kadar uzak. Bu gecenin sabahını sana armağan ediyorum , kavuşturuyorum onları sana , bana , bize.

Bir şiir armağan edemesende bana , bir şarkı armağan etmiştin zamanında şehrin ara sokaklarında. Geleceğin planlarını , çok erken kurduk. O yüzden mi bu kadar hayal kırıklığı ?

Bu kadar erken gitmeseydin eğer , bir şiir yazardık seninle , daha fazla anılar biriktirip , daha yavaş öldürürdük birbirimizi. Ben seni değil , kendimi özlüyorum birazda. Duymak istediğim tek ses seninki iken , kalabalığın beni boğmasına dayanamıyorum. Bir vapur yolculuğunda deniz ile konuşurduk , uzun bir otobüs yolculuğunda sen omuzumda uyurdun belkide. Ben seni izlerdim eskisi gibi , ardı ardına sigara yakmayıp , geçmişi özlemezdik hiç değilse.

Canımız yandığında birbirimize koşup , dizlerinde uyumak varken kızarmış gözlerimizle  , bu kadar yalan içinde boğulmak neyimize.


10 Nisan 2015 Cuma

Oysa ne güzel kanmıştım sana , hatırlarsın. Sen de çok hüzünlüydün , yorgundun , yıkılmıştın belliydi. İkimiz için de güneş yeni bir gün değil , yeni bir hüzün doğururdu. Veda vaktinden de önceydi beni terk edişin , önce ruhun gitmişti , sonra sen. Ve ben senden sonra  keşkeler ile belkiler arasın da kaybediyordum tüm ümitlerimi.

Son görüşmemiz de hep sustum , bir öncekinde de susmuştum , konuşsam gerçekleri söylerdim. Kırılırdı , üzülürdü. Aramız da ne geçerse geçsin ben onu üzemezdim , kendimi buna şartlandırmıştım. Hem bazı insanlar konuşmadan da anlaşabilirdi. Sadece bir sarılış için , onlarca kilometre yol bile kat edilebilirdi.

Bir sen vardı ortada. İlk konuşmada inandığım bir sen. Bütün duyguların , akıldan geçenlerin en önemliside huzurun vücut bulmuş hali gibiydin. Yalın ve sade. Tüm her şeye inatla gülebilen , engellere takılmayan , ve sürekli savaşan. Yalın ve sade. Güzel başlıyordu , ve acı ile bitiyordu her şey. Kış biraz daha uzuyordu , biraz daha üşümeye başlıyordum ben. Biraz daha suskunluğa gömülüyordum , en parlak yıldızlardan bir tanesi daha kayboluyordu gittikçe , ben karanlığın içinde kayboluyordum. Ve  sen ,  beni üzen ilk insan olmuyordun.

Herkesleşiyordun..

Bazı gecelerde , uyku tutmuyor , alışkanlık ya hep bir sigara yakıp camdan en parlak yıldızı seçmeye çalışıyorum. Durmadan seni düşlüyorum , kanayan tek parçamı. Söyleniyorum kendi kendime , ben beklerim diyorum , çok beklerim. Beklemek ile adımı bile bütünleştirebilirim. Tanıyorsun ve biliyorsun zaten beni. Senle de bütünleşmiştim bir çok zaman.

Sonrasında istemsiz uykular ve dünün aynısı gibi olan bir sabaha uyanıyorum. Ve tekrar söyleniyorum kendi kendime ;

Bunca olan şeye rağmen ben hala seni seviyorsam eğer , bu da senin suçundur..




6 Nisan 2015 Pazartesi

Belki biraz daha az kanatsaydın beni , o zaman günler aydın olurdu. Şimdi herşey çok buğlu  bebeğim ve şimdi her yer yağmurlu..

Mizahım çok hüzünlü bugün , yüzüm , yüzün çok karanlık. Seni göremiyorum , evet varsın ama yoksun. Nefesin , ruhun burda ama yüzün yok. Sadece bir silüet olarak aklımdasın , çizgilerin belli ama o kadar karanlık ki sigaralar bile aydınlatamıyor bizi. Birini , birilerini senin yerine koyamıyorum. Sana dokunamıyorum. Bir maçta 1-0 öndeyken o maç neden bitmez ki ? Ben senin yüzünden hep mağlup olmayı bekledim , ben senin yüzünden yenildim. Yenilenemedim..

 Bir arkadaşım ayağı kırık tahta masadan bahsetmişti bir keresinde. İlk kendim , sonra sen geldin aklıma. Zaten hep böyleydi başlangıçtan beri bir yanım sendin , hala öyle olduğunu da söyleyebilirim. Sen de beni o masa gibi kırıp gitmiştin , hatırlarsın. Bilirim ve hep söylerim de  "ben dahil hiç bişeyi kolay kolay unutamazsın sen.."

Dayanacak gücün var mı , dayanacak gücüm var mı bilmiyorum ama ben hala ilk günkü gibi gülüşüne tapıyorum..

31 Mart 2015 Salı

Hep bir yıkım , hep bir savaş. Hayatım geleceği kurmakla değil , dünü toparlamakla geçiyor sanki. Bir türlü doğrulamıyorum senden sonra. Ne kadar dibe atmışsın beni. Çırpındıkça boğulan insanlar gibi hissediyorum bu aralar kendimi. Ne dayanacak halim var , ne de yaslanacak bir omuz..

Uyuyorum , sürekli uyuyorum. Orası farklı bir dünya geliyor çünkü bana , orada mutlu oluyoruz seninle  tüm geçmişin hatırına. Uyanınca her şeyin dünün aynısı olduğunu fark ediyorum. Kaldığımız yerden devam. Oysa ne güzel günlerdi birbirimizle nefesimizi paylaştığımız zamanlar hatırlar mısın ?


Hala umut ettiğimi sanma ben de farkındayım o günlerin gelmeyeceğinin , rüyalar da buluşturuyorum sadece bizi. Bir nevi avutmak kendimi , gözümü açtığım da gerçekle yüzleşiyorum. Sen yoksun biliyorum. Hala oralar da bir yerdesin aslında ,  bilmem kaç kilometre uzakta , ama birbirimize gelemiyoruz. Sanki ortamız deniz ve oradan hiç gemi geçmiyor. Senle aynı havayı bile soluyamıyoruz .


Son görüşmemiz de hep uzak durduk birbirimizden , yakın olsak eskiye dönerdik çünkü. Sen de ben de bundan korktuk kabul et. Pişman olmaktan , eskiye dönüp tekrar kendimizi acıtmaktan korktuk. Oysa ben seni ilk gördüğüm anda , nefesimi nefesine eklemek isterdim.


Seninle dertleşiyorum bazen , bazen de eskileri anımsayıp gülümsüyorum. Çevremdekiler anlam veremiyor buna ama ben onları anlıyorum. Bizim sadece seninle içinde bulunduğumuz bir dünya vardı çünkü , kendi dünyamızın palyaçosu olduğumuz zamanlar..


Dediğim gibi bu aralar hep bir yıkım , hep bir savaş. Ne kadar çabalasam da yarınlar hep karanlık. 






23 Mart 2015 Pazartesi

Kendimi her topladığım zaman , kendi kendime yetebiliyorum dediğim anlarda bir yıkım başlıyor. Aklıma düşüyorsun her boşlukta , elim telefona gidiyor , hayalini kurarak almış olduğum her soluk biraz daha canımı yakıyor böyle zamanlarda.. 

Geri gelmeni istiyorum , tüm hataları birer birer unutarak , yeniden biz kavramını çıkartmak istiyorum ortaya , bizi parmakla göstersinler eskisi gibi diyorum , illa birimizin gitmesine gerek yoktu ki hem , yaşayarak ta tüketebilirdik biz birbirimizi , haksız mıyım ?

Duruyorum , düşünüyorum seni özlediğimi hissediyorum. Sonra yine bir soru soruyorum kendime , acaba kişiler mi özlenen , yoksa anılar mı ? diyorum. Neden böyle oldu da anıları heba ettik ? 

Neden gidenler geri dönmüyor , neden güzel  günler geri gelmiyor.  Sanırım insan hep bir sorgulama peşinde unutmak için , suçunu hafifletmek için katiller bile kışkırttı diyor baksana. Ben seni giderken kışkırtmış mıydım ? 

Geçmişe dönüp göz atınca , çok uzaklara bakmayınca , geçen yıl bugün bile hala bizim var olduğumuzu görebiliyorum , neden diyorum , neden böyle oldu ? Sorduğum sorunun cevabı yine hava da kalıyor. 

Bilmiyorum sevgilim , inan ki bilmiyorum eski güzel günlerin hatırına mı , yoksa senin beni özlediğin için mi konuşuyoruz bilemiyorum..


10 Mart 2015 Salı

Bazen imkansız olan şeyler vardır bilirsin , gidemezsin , göremezsin. Tam da öyle bir durumda bırakmıştın ellerimi. Üzülme gibi kelimeler kullandılar senin ardından , ne kadar salakça konuşuyorlardı insanlar düşündüm. Seni rahatlatan bir ben vardı , beni mutlu eden bir sen..

 Unutma sevgilim , bu omuz , bu yüz seninle çok şey paylaştı. Sen beni aldın , yaralarıma üfledin. Çıkardın daha yükseğe , daha yüksekten aşağıya bıraktın beni. Belki elimden biraz daha sıka tutardın , ben güçlü kalırdım diye sevdim hep seni..

İyi ki varsın demiştin uzun bir zamandan sonra  , senden sonra çok insan söylemişti ama senin ağzından duymak daha bir mutlu etmişti beni. En azından hala iyi ki var olabiliyordum senin için , bu da sevindirici bir şeydi.

İçimi kimselere açamıyorum , kimselere dökemiyorum senden sonra çok biriktim..

'' Sen benim başıma gelen en güzel şeydin , ama unut dedi beni , daha fazla umutlanmadan unut.. ''

Anılar hep eskiye aittir sevgilim dokunamazsın. Ben seni ne kadar unutmaya çalıştıysam da , anılara dokunamadım..

Son cümleleri kurma vakti gelmişti , konuşmayı uzatmak ikimizi daha çok kanatırdı.
''Her zaman sol omuzum senin başına yakın'' dedim.
 ''Seninle konuşmak beni  her zaman rahatlatır''dedin.
''Kendime eksildikten sonra bir şeyler daha kattım , belki  bir gün her şey biriktiğinde birbirimizle tekrar paylaşırız'' dedim
Orada yeniden bittik..





6 Mart 2015 Cuma


İlk tanışmamızı hatırlıyor musun ? İlk konuşmamızı , ilk bakışmamızı , ilk gülüşmemizi ?

Sende kendine çeken bir şeyler vardı , belki sesin , belki gülüşün , belki yüzün. Ama aşk sebepsiz sayılmazdı , seni sevmek için hepsini sebep saydım. Sevdim , çok sevdim. Nefesimi nefesine ekledim. Kaybedecek hiç bir şeyin yoktu. Ellerini tuttum. Endişelendin , korktun , çünkü sana kaybedilecek bir şey veriyordum  , çünkü sana kendimi teslim ediyordum.. Senle unutuyordum göz kenarlarımda ki çizgilerin sebebini..  Bana bir gün veda edeceksen bunu bir şiirle yapmanı istemiştim senden , çünkü canım en az o zaman yanardı.

Koca bir aile olmuştuk , beraber uyuduğumuz zamanlarda olmuştu. Duvara dönerek uyurdum hep , alışmıştım çünkü yalnızlığa. İnsanlar yalnız olduğunda duvara dönerek uyurlardı ve sen bunu hiç bir zaman anlayamamıştım.

Son günü hatırlıyor musun ? Bilirim hiç bir şeyi kolay kolay unutamazsın sen..

Yine geç kalmıştın sen o güne , seni beklerken çay içmiştim ben yine. Açıktı çayların rengi , benim içim senin kalbin gibi.

Konuştun ; bir fırtına çıktı , göz kenarlarımdaki çizgilerin sebebini hatırladım.. Gitmek istediğini söyledin , sana gitme demedim , diyemezdim. Bir dediğini iki edemezdim , başında söz vermiştim. Kendini ayrılığa o kadar güzel hazırlamıştın ki , bütün zayıf noktalarıma vurmayı tercih etmiştin. Bana bir iyilik yap ve bir daha beni arama konuşmanın son cümlesiydi , bütün yapabileceklerimi tahmin ediyordun , seni kanatmaktan vazgeçirmeye çalışıyordun , bana bir şiirle veda etmiyordun..

Sustun ; sen susunca rüzgarın uğultusu kesildi , daha bir hüzünlendi hava , bıraktı yerini yağmurun gözyaşlarına.

Şimdi ise sevgilim , kahkahalarla gülüyorum bu şehirde olanlara , sende burada olsaydın keşke. Bu kahkahalar sensiz güzel değil inan bana. O günlerden kalan yüzler siliniyor hafızamdan , sadece anılar kalıyor aklımda.

Ve ben sevgilim , her gün aşık oluyorum annemi hatırlatanlara...


27 Şubat 2015 Cuma

O gün son görüşümdü seni , içimdekileri son döküşümdü , belkide son kez ellerini tutuşumdu , baktığında içine çeken  gözlerine , ufak tebessümlerine , ağzından çıkan tüm kelimeleri güzelleştiren o dudaklarına son dokunuşu yapmıştım.

Seninle aynı anda aç kalıp , aynı anda doyduğumuz günlerin hepsini çok özledim. Her dertte , her zorlukta sırtımı sıvazladığın günleri.. Ama ikimizinde derdi çoktu , toparlayamadık birbirimizi. Sen ile ben , aynı cümlede bulunmak bile güzel hala.. 
Beraberken hep yarını beklerdik , yarının daha güzel olacağını düşünürdük. O yüzden bu hale geldik. Ateş çemberinin bizi daraltmasına izin verdik. Oysaki birbirimize yettiğimiz zamanlar çok mutluyduk , biliyorsun..

Korkma artık ! Rahatına bak , kimse tanımıyor seni emin adımlar at kendinle çelişme. Merakta etme hiç anlatmadım seni onlara , denemedim. Sende yapma , deneme yani. Deneseydim de onlar seni anlamaya tenezzül etmezlerdi. Herkese benzetirlerdi bizi de , bilirdim ki biz herkes değildik. 

İnsanın eli kendi sırtına uzanamaz. İşte bu yüzden ne kendisini sırtından vurabilir , ne de vurulduğu yerlerine tek başına ilaç sürebilir. Sen beni sırtımdan vurdun , dönemedim sana , iyileştiremedim orayı. Canımı o kadar yaktın ki sessizliğe gömüldüm. Her şeyden , herkesten kaçtım. Hisler anılara dönüşüyor sevgilim , bu acı hep içimde..

Sen nasılsın ? 

Sevdiğin şeyler değişti mi ?

Sevdiğin şeyler belki değişmiştir ama , zayıf yanların hep aynı. Oraları ne koruyabilirsin , ne de değiştirebilirsin. Oraya vurduklarında , o gün geldiğinde biliyorum ki arayacaksın beni. O gün gelmeyeceğim sana.. 

Diyecek hiç bir şeyim yok bütün bu olanlara , bana ihtiyacın olursa eğer , bıraktığın yerden çok uzaktayım. Buna ağla artık..


22 Şubat 2015 Pazar

Muhtemelen son görüşmemizdi. O gün ayrılığa hazırlamıştım kendimi yeterince sigara , yeterince morfin ve tam karşımda duran meyhane. Onunla buluşmak için uygun bir ortamdı , her şeyi hazırlamıştım o yüzden. Cafe-Bar tarzı bir yerdeydik. O usulca kahvesini yudumladı , ben hızlıca biramı. Kafama girmesini istiyordum, alkol ün vücudumdan başlayıp beynimi uyuşturmasını. Böylelikle söylediklerini idrak edemeyip , her zamanki gibi gülebilirdim. O beni güldürebilirdi. Gözleri hüzünlü bakıyordu , ayrılık şarkısı , veda mektubu gibi. Hoş değildi loş ışıklar ve sessizlik. Ortamı hareketlendiren şarkılar yoktu , fonda çalan hüzün ve matem kokulu müzik. O müziği onun sesi bozdu , bakireliği bozar gibi.

O güne kadar aramızda geçen her şeyi , o masada bırakıp yolumuza devam edecekti. Gülmelerimizi , anılarımızı , arkadaşlıkları , sevişmelerimizi , en önemlisi bizi terk edecekti. Konuşmaya o başladı , susmadı , susturamadım , haksız iken o kadar haklı konuma çıkabiliyordu ki yaptıkları ile , gözümde bir kez daha yüceliyordu. Son cümlelerini söyledikten sonra usulca masadan kalktı. Arkasından bakmadım o bakıyor mu diye , bakmazdı çünkü. 

O kalktıktan sonra  kalkamadım , cesaret edemedim , cesaretimi bile almıştı çünkü. Beni ben yapan tüm özellikleri alıp gitmişti , sadece beni sevmediğini belirtmişti zaten , huylarımı seviyordu. 

Elimi kaldırdım bir kadeh daha dedim , sonra bir kadeh daha. Benden başka kimse kalmayana kadar oturdum , alkolden ya da alışkanlıktan mıdır bilemedim. O günden sonra her içtiğimde seni özlediğimi fark ettim..

20 Şubat 2015 Cuma

Zaten insan hep gelmeyecekleri özler , gelmeyeceklerini bildikleri için belki de. Senden kalan tüm izleri sildim , tüm insanlarda dahil buna. Nasılsın sorusunu günde defalarca sorardım sana , birazda özlerdim. Konu konuyu açmazdı senle konuşurken , konuyu ben açardım. Sana içimi açtığım gibi. En çokta hayalinle uyumayı özlemişim , küçükken hep imkansızı istediğimi sanardım seni tanımadan önce , bir parka gitmek imkansız değilmiş , bir dondurma çok pahalı değilmiş , bir pamuk şeker , bir oyuncak araba hiç biri imkansız değilmiş , annem hep yalan söylemiş ,   seni tanıdığımda anladım.

Nasılsın demek geliyor içimden , akrep tam yelkovanın üzerindeyken bu saatte. Onlar bile kavuşmuşken ne olmuştuk biz ? Beni soracak olursan iyiyim , eskisi gibi değilim aslında. Çok yeni arkadaşlar edindim , benim tabirimde dostlar. Artık kendi kararlarımı da verebiliyorum kimseye danışmadan , hata bile yapsam arkamda duran , sırtımı sıvazlayan , gerektiğinde benle kalan onlarca insan var. Biraz fazla alkol alıyoruz o kadar..

19 Şubat 2015 Perşembe

Bazı şeyler imkansızdır , senin bu saatten sonra bana dönmenin imkansız olduğu gibi. 
Bilirsin , güzel olan her şey biter bir yerlerde demiştim bunu. Bir uçağın penceresinden kafanı uzatabilir misin ? Bunu yapamazsın , yaparsan ölürsün.

Senin benden gittiğin gün bende öldüm. Zaten insanlar en çok güvendiği insanlar tarafından terk edilince üzülür yada ölür.  İnsan ne kadar silmek istese de , özlüyor tüm geçmişi. Ben seni çok özledim , geçirdiğimiz güzel günleri getirmek elimde olsa her şeyi baştan alırdım , sonunu bildiğim bir filmi tekrar izlemek gibi olurdu , ama olsundu , güzeldi.
Bazen gücümü toparlamaya çalışıyorum , yapamıyorum , biliyorsun hep kolaya kaçmışımdır bu zamana kadar. Yeni insanlar tanımak saçma geliyor biraz , tüm acılarımı tekrar anlatıp , yarayı kaldırmak , onların eline koz verip canımı yakmalarını istemiyorum. Bazı geceler çok sarhoş oluyorum , sokaklarda bağırıyorum , bir kaç insan bana bakıyor. Gözleri tedirgin , korkuyorlar sanki. Çok canım acıyor diyorum onlara. Neden ? diye sormuyorlar bana. Anlamıyorlar , anlatamıyorum..

Bu zamana kadar kaybettiğim tek şey sen değilsin , muhtemelen sonda olmayacaksın. Geçmişe bakınca zaten hep kaybettiğimi görüyorum , üzülüyorum , üzüldükçe biraz daha yalnızlaşıyorum. Sana bazen eski diye hitap ediyorum , güzel olsaydı eski sevilmezdi diye avutuyorum kendimi. Bana kızma. 
Sende hatırlıyor musun arada beni ? Konuşmuştuk en başında sende çok kaybetmiştin. Sen beni de  kaybettin. Belkide dünya üzerinde , kimsenin  kimseyi bu kadar mükemmel sevemeyeceği bir insanı kaybettin. 
                                                             Anlıyor musun ? 
Yağmur yağıyordu. Sessizlik hakimdi. Ne zaman sessizlik olsa kahve yaparım ben kendime. Yine yapmıştım. İlk yudumum da hayal meyal canlandı gözüm de son sessizliğimiz. Son geceydi , herkeste bir sessizlik hakimdi. Kalbim yine benden başka kimsenin duvar lekelerini saatlerce incelemediği bir odada , sessizliğin notalarının yükselmesine tempo tutuyordu.Kalabalık arasında yalnız kalmıştık. Biliyorlardı ki , bu gece bittiğinde ve herkes evine döndüğünde hiç kimse eski samimiyetini koruyamayacaktı. Ben ise bir köşede oturmuş , güzel geçip giden onca günün ardından sessizliğin getireceği hüznü ve yıkıcılığı düşünüyordum. Çok küfür ettim , güzel şeyler hep biterdi çünkü. Anlık mutluluklar olurdu ama anlık hüzünler olmazdı. Hüzünler hep bakiydi. İlerleyen saatler de herkes uyku moduna bürünmüştü , bir tek o ve ben ayaktaydık. Bir şeyler konuşmak istedik , saçma sapan bir şeyler de olsa olurdu , amacımız sadece sessizliği kırmaktı. Sessizlik kırılmassa biz kırılacaktık , kırıldıkça da keskinleşecektik. Uzandık , sırt sırta verdik , sarılmadık , bakamadık birbirimize. Çünkü göz göze gelsek , ikimizde tüm nefesimizi , hıçkırıklara dönüştürüp ağlayacaktık. O döndü yüzünü , sımsıkı sarıldı , daha önce hiç yapmadığı gibi kavradı tüm vücudu mu , gücüm yoktu , ona bakamazdım , bu yüzden dönemedim arkama. Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama uyuduğunun farkındaydım , ona doğru döndüm ve son kez bir öpücük kondurdum. Gözümün doluluğundan , etraf net görünmüyordu , uyuyamadım o gece , sürekli onu izledim. Kaç saniyede bir nefes alıp verdiğini biliyordum artık. Uyurken nasıl terlediğini görmüştüm. Bense böyle bir güzelliğin rüyasında ne gördüğünü tahmin etmeye çalışıyordum. Gün ağarmaya başlarken , potansiyeli oldukça yüksek bir küfür savurarak son sigaramı yaktım. Otobüse bindik , son 4 saatimiz de hiç gülmedik , hiç konuşmadık , hiç el ele tutuşmadık. Onu bilmem ; ama o günden sonra hep bir yanım eksik kaldı , hep uykularım yarım , günler onsuz..
Sen şimdi kimle tanışırsan , beni arayacaksın. Yüzünde , gülüşünde , kokusunda , konuşmasında. O zaman anlayacaksın ki , kimse benim gibi olmayacak sana..
Hiç bir insan sevgi dolu bakamayacak sana , onlarca yol kat etmeyecek senin için. Dudağının kenarına değen sigarayı kıskanmayacak , en güzel gülüşünü göremeyecekler belkide. Ben seni gömdüm , inan bana inancım yok artık. Sadece anılar yakıyor biraz , anılar akla geldikçe de derin bir nefes alıyorum , bir sigara yakıyorum , bir kadeh şarap içiyorum sessizlikte. Sessizlik senin kadar olmasa da huzur katıyor bana , yağmurlar ilk önce yere düşmek için yarışıyor bugün , dalgalar senin son sözlerin gibi sert çarpıyor kayalara , tam o anda Akgün Akova çalıyor kulaklıklar da ; Galata kulesindeydik başın omuzum daydı..
En çokta böyle geceler de özlüyorum seni , yalnız kaldığım gecelerde. Alışkanlık mıdır , delirmek midir bilemiyorum. Kendi kendime konuşuyorum bu aralar. Aslında sen ile konuşuyorum da insanlar seni göremiyor. Bir bakıma böylesi daha güzel oluyor , sen sadece benim oluyorsun , insanlar senin gülüşünü görmüyor , duymuyor. Ne kadar güçlü durabildiğimi test ediyorum bazı geceler de , sana yazmıyorum. Seni unuttuğumu sanma , içimde çok şey biriktirdim. Çok acı , çok hüzün. Kimseye göstermeden , yanındaki masum çocuk edasında ağlıyorum , doğruya sen benim içimdeydin.
Ne kadar yakınsak , o kadar uzakmışız aslında biz. Son sözlerin de bunu anlamıştım. O günden sonra da görmemiştim seni , ne yediğini , neye güldüğünü , kimi özlediğini bile hissedemiyorum bu aralar. Seni unutmaya yüz tuttum , yüzünü sadece fotoğraflarda görmeye başladım bu beni daha da çok acıttı. Nedenini bilmiyorum ama , sesin yankılanıyor hala kulaklarım da.
Sahi sen ne kadar çok sevmiştin beni ?


Seni tanımadan önce , yolunda giden her şeye aldanmış bir adam gibi yürüyordum yollarda. Seni tanıdım , her şeyin yoluna girdiğini sandım. Yine aldanmışım..


Sana bunları hiç bilmediğin bir yerden yazıyorum ömrüm , aslında buraları bende tam olarak bilmiyorum. Öğrenmekte istemiyorum zaten , yeni insanlar tanımak , yeni insanların sevdiği şeyleri öğrenmek.. Saçma gelecek ama sanırım artık kandırılmaktan korkuyorum. Buraya ait hissetmiyorum kendimi , bir yere ait olmama hissini bilirsin , öyle işte. Geceleri uyutmayan cinsten.


Genellikle seni ve eski günleri hayal ederek uyuyorum burada , uyandığımda olmuyorsun yanımda , ama olsun. Son bir yılda , sende dahil çok insan kaybettim. İstemeden , belki de isteyerek. Beyaz sayfa açmak bilgisayarlardaki gibi kolay değilmiş bunu da anladım böylece.


İnan bana , uzun zaman kandırıldıktan sonra hiç bir şeye inanamıyorum. İnsanlara , gülümsemelere ve daha başka şeylere. Sevişmeler bile içten olmuyor sanki.


Gün geçtikçe unutkanlıkta başladı , anıları bile zor hatırlıyorum. Unutulmayan bir şey yok diyorlardı ya gerçekten öyleymiş. Gülümsediğini sadece fotoğraflarda görüyorum. Bu beni daha çok acıtıyor..


Merak etme sevgilim , yaralarımı kapatmak için merhem sürmüyorum hala , beni nasıl sevdiysen ya da sevemediysen o özelliklerde kalıyorum inatla..
Nisan ayıydı , gözlerimden omuzuna düşüyordu yaşlar. Ne kadar çok sevdiysem o kadar sıkı sarılmıştım sana. Hatırlıyormusun ?
Nasılsın diye soruyorlar bana ? Benim de geceleri acıyor yaram , ama ne geliyor ki elden. Merak etse diyorum , arardı sorardı. Özlese işte dönerdi. Demek ki özlememiş diye özetliyorum bizi. Biliyorum pişman değilsin. Zaten yaptığı hiç birşeyden pişman olmaz ki insan , sadece hayalleri ve kalbi kırılır. Çok zaman geçirdik senle , çok şey yaşadık. Şarkıları ezberledik. Tırtılın kelebek olduktan sonra öldüğünüde tartışmıştık. Yüzün ufak ufak siliniyor hafızamdan , sadece anılar kalmaya başladı aklımda. Beni bu yüzden affet. Bazı geceler sakinliğimi koruyamadığım için duvarları yumrukluyorum. Beni bu yüzden de affet. Kim kazandı bilmiyorum ama sanırım bu savaşı ben kaybettim. Hem de tüm yaralarımı tekrar açarak. Şimdi beraber olmamız , koşarken kibritle sigara yakmak kadar zor.