28 Ekim 2016 Cuma

Bir Sabah

Kaçmak herşey midir ? Bu sorunun cevabını en iyi insanın kendisi verir. Dünya her zaman bilinmeyen bir döngü. Bilmediğimiz denizler , hep en derinlerdir. 

Bir yerde okumuştum ''Koşan atlar , düşen atları hatırlatır '' diyordu birisi. Hayata anlam katan insanlar , diğerlerini anımsatır daima diye ekliyordum kendi kendime. Ne kadar çok ölü görürsen , o kadar daha çabuk büyüyordun dünya da. Ne kadar az uyursan , o kadar da acılarını anımsıyordun aslında. Ne kadar çok kaçarsan , o kadar çok yoruluyordun. Bir yerlerde dinlenmek isterken , yalnız kalıyordun.


Öyle öğrendim bende , her şeyin birbirine benzemediğini , her günün aynı olmadığını. Her gülümsemenin birbirini anımsattığını. Her kadın seni anımsatır daima.


Aşık olmak , kendini bir anda boşluğa bırakmak gibiymiş.. 


Merak ediyorsunuz değil mi ? Merak nefretin üstüne geçebilen tek şey. 


Bir sabah çıka geldi o yine habersizce. Gözleri gözlerime değdi , gülüşü daha bir güzelleşmişti sanki. Onu gören herkesin , bir meleğe dokunmak isteyeceğinden korkuyordum , yüzü yüzüme değiyordu. Aynı yerde nefes almak , şehirdeki oksijeni tüketmemize yardımcı olurken , bazı şeylerden daha kolay nefret etmemizi sağlıyordu. 

O gece göğüsümde uyuttum onu , elleri ellerimdeydi. Bütün yorgunluğunu almıştı günün. 

İşte o an ''Tanrım dedim , ne kadar öpsem de yetmeyecek günah çukurlarını..'' 






5 Mart 2016 Cumartesi

Yeşil Oda

Yeşil duvarlı bir odam vardı , penceresiz. Aldığımız nefes bile birbirimizden başkasına ait olmasın diye pencere yoktu. Birbirimize çarpardı her şey nefesimiz bile.. En çok orada vakit geçirirdik biz , en çok orada bulunmayı severdik belkide. Kendimizi ait hissettiğimiz yer orasıydı. Zaten pencereler evi havalandırmak için değil , intihar etmek için vardı.

Ne zaman nefes aldığımı hissetsem en tatlı yaralarımı okşardı orada annem , en ulaşılmaz anılara orada sahip olurdum ben. En çok orada güvende hissederdim kendi mi , en güvendiğim insanlar girerdi oraya , en çok sırtımı onlara yaslardım , en çok onlara ağlardım. Küçükken özendiğim hayvandı kuşlar , birini özlediklerin de yanına gitme hakkına sahiplerdi çünkü. İnsanlar öyle değildi , yanındakini bırakamazdı , uzaklar hep bize uzaktı belki de. İlk terkediliş , ilk aşk ve aile unutulmaz. Buna yeşil odanın her köşesi şahittir.

Terkedilmek.. Acısına ve insanına göre bu büyüyen bir şey , unutulmayan. Ben en büyük acıyı babamda gördüm mesela. En çok bir insan yaşarken nasıl cehennemi tadar onda gördüm. Bazen kaderimin bile ona benzediğini düşünüyorum , öyle yalnız ve öyle umutsuz olabiliyorum ki buna ben bile inanamıyorum çoğu zaman. Aslında herkes bir parça vicdansızdır , bunu en çok kaybettiğinizde hissedersiniz..

Aile.. Zamanla parçalanan bir şey , insan gibi. Büyüyen , acı çeken ve dağılan. Burada suçlu yok , herkes haklı. Dünyada her insan bir nebze haklı zaten , kendine göre. En çok umudunuzu kıran şey , şiddeti görmek değil , bir daha kimsenin size o şiddeti uygulamayacağını bilmektir..

Anıların üstünden geçen tek şey günler oluyor.

Dünyanın sonu hiç bir zaman gelmeyecek..







12 Ocak 2016 Salı

ÇİZGİLER

Uyandım her şey yerli yerindeydi , hiçbir şey değişmemişti. Sararmış perdeler , sigaradan küflenmiş olan duvarlar ve rutubet kokusu , her sabah böyle uyanıyorum bu sıralar. Güneşi görmek için bile yorgun oluyorum bazı günler , ulaşılmaz bir şeyi görmek kimi mutlu eder ki. 

Her gün biraz daha titremeye başlıyor ellerim , belki seni de sıkı tutamamıştım bu yüzden gitmiştin. Olsun. Ben senin yanına yakışmazdım , geceleri en çok çocukluğumdan korkardım. Gelecek sevgilim. Gelecek , sanki her geçen gün kararıyor , nefesimi dinliyorum öyle günlerde. Düşünmekten yoruluyor beynim en çok , gülmekten değil. Elimi uzatıyorum boşluğa , sararmış parmaklarıma çarpıyor gözlerim , hüzünleniyorum. En çokta ayna da kendimi görmekten korkar oluyorum bazen , gözlerimin kenarındaki çizgiler mutsuz olmama sebep oluyor.

Ertesi gün. Aralığın sonu , Ocağın başı.  Kar yerini yağmura bırakıyor , ayrılığın üstünden kaç yıl geçti , kaç mevsim devrildi hatırlamakta güçlük çekiyorum. Hiç beklenmedik bir zamanda buluyorum yazdığın küçük notu. Gözlerimden yaşlar yerine uykusuzluk akıyor. Bir nebze unutmaya çalışıyorum seni , böyle zamanlarda içimdeki çocuk karnıma yumrukları sıralıyor. Kaç sigara yanıp sönmüştür acaba seni düşünürken ? Kaç insana gülümsemişizdir. Kaç kere elimiz telefona gitmiştir ?

Kendimizi en iyi kendimiz anlıyoruz aslına bakarsan. En çokta geceleri bastıran sızılara karşı koyduğumuzda rahatça uyuyabiliyoruz. Elimizdeki insanları üzmek yerine , onları kaybetmemeyi denemiyoruz hiç. Hayatın bir yedeği yok bunu da biliyoruz. 

Mevsimlerin bile tekrar edemediği şeyler var bu dünyada. Her kış kar yağmazdı buralara mesela , her bahar yağmurda olmazdı. Bir yazı yaşadıklarımı kusturmazdı , seni geri döndürmezdi. Beni sana da sevdirmezdi. Bir yazı bazen tebessüm ettirirdi , bazen ağlatırdı..

Ve ben seni hep sevemezdim. 

Fakat...

Elbette bizi anılar ayakta tutacak ve elbette ki beni sen öldüreceksin.