19 Mayıs 2015 Salı

Senin gidişin Tanrının beni acılara alıştırma şekliydi. Sonra hiç canım yanmadı. Gittiğin gün , derin bir nefes alıp , sigaramı yaktım şehrin tam ortasında. Gülümsedi Tanrı tüm acılarıma.

Nefes alan her şey canımı yaktığı için , kitap karakterlerine aşık oldum senden sonra. Nasıl olsa sende , kitaplardaki karakterler gibi imkansız değil miydin bu saatten sonra ?


Tek gerçek olan şey , dönmenin gitmekten daha zor olduğudur. Sen zoru seversin , gelsene..


Açılan kapılar ve kapanan kapılar. Hüsrandan öte değil. Zafer benim değil. Zaten kazandığımız gün , kaybettiğimiz gün değil miydi. Her gece kanamak , ne kadar gerçek olabilir ki ? Her gece bir şeylere yetememek , öksüz kalmak gibi bir şey.


Sen hiç geçmiş ile geleceğin arasında kaldın mı ? Bir şeylerin arasına sıkışmak nefes alamamak gibi , sensizken çok böyle oluyor.


İnanır mısın , geçen herkese bizden bahsettim. İnsanları boş ver , şehir bile ağladı bu duruma. Şiirler dönüp aynı yere geldi , iki paket sigarayı hiç ettik boşuna. Bazı şeyleri ben bile çözememişken , insanların çözmesini bekledim çünkü. Bir insan ölmüşken nasıl yanında kalabilir dediler. Belirsizlik çok kötü.. 



Sende haklıydın bir nebze. Suç bendeydi , aldığı nefesi sahiplenemeyen bir adam seni nasıl sahiplensin diki. Fakat nasıl özlediğimi  bilsen sende dayanamaz , dönerdin bana.



Fakat , senin dönmen karanlıktan korkan bir çocuğun , elektriklerin kesilmesini istemesi gibi bir şey , senin dönmen yüksekten korkan bir çocuğun dönme dolaba binmesi gibi bir şey , senin dönmen o derece imkansız birşey.. 




                   








                                           

13 Mayıs 2015 Çarşamba

Anne babası ayrı olan insanlar ikiye bölünür diye okumuştum bir yerlerde , ben senin gidişinle üçe bölündüm. Senden sonra tek karşılıklı yapabildiğim şey nefes alıp , vermek oldu kendimle , hep kitap gibi bir adam olduğumdan bahsederdin sen , tek okuyan kendin olmak isterdin , bencildin ama bu bile ayrı hava katardı tenine. Ben bir kitap gibi yıprandıkça , ilk okuduğu kitapları daha çok sevmeye başladın sen. 

Ben ise sonunu bilmeden dinlediğim şarkılara benzetirdim seni , ne zaman neye kızacağını bilemezdim , aklından neler geçirdiğini anlayamazdım. Hep bir gizli bir şey vardı içinde tuttuğun , hep bir sır olarak kalacak bir şey. Acı veren şeyler.

O kadar kalabalıktık ki biz senle , hep aynı yerlerde yalnız ağlamayı tercih ettik. İçimizde ki acıyı ne söndürebilirdi ki başka ağlamak dışında.

Senli günler bu kadar acıyken , sensiz günlerin  ne denli acıttığını bir düşün isterim. 

Ne sabah oldu senden sonra , ne de boşluk doldu. Bütün kemiklerim kırıldı. Sen gittin , bütün insanlar değişti. Sen gittin , bir tek ben değişemedim. 

Hep öyle olmaz mı zaten ? Herşey güzel başlar ve kötü biter.

Şimdi ise hayat , o çok sevdiğin İstiklal'de bir gece belkide. Bir kadının topuk sesleriyle..

2 Mayıs 2015 Cumartesi

Seninle konuşurken ya da sana yazarken boğazıma düğümlenen bu şeyden bıktım. En çok canımı yakan şey bu belki de bilemiyorum. İnanır mısın ? hala neden bitiğimizi bile bilmiyorum ben. Bilmece de oturmayan parçalar var galiba , ya da mutsuz sonlu hikaye bilemiyorum. Bildiğim tek şey sen beni istediğim şekil de sevemedin. Bundandır sana olan kırgınlığım.

Öyle hızlı akıp gidiyor ki bu aralar her şey , nasıl gittiğini , neden gittiğini bile unuttum. Göğüsümün tam ortasına attığın o yumruktan sonra , sevişmeler bile eylem amacı taşıyor sadece.


Oysa ne de güzeldi o günler. Deniz , gökyüzü , sen ve ben. Nefes alır gibiydi her şey , her şeyin hoş bir güzelliği , her şeyin bir değeri vardı senin yanında. Uzakları görmek isterdin hep sen , denizlerin sonunu , rayların götürdüğü yerleri.


Uzaklara da gittik senle , sen uzakları gördükten sonra yıktın ya beni zaten. Bilirsin , can kırıkları , cam kırıklarından daha çok yakar insanları. Uzun zamandır konuşamıyoruz doğru düzgün , karşıdan karşıya geçerken bile karşılaşmıyoruz artık. Ben o şehre hep bir umutla gelirken , o şehrin bir an da boğma özelliğine şahit oldum.


Nefeslerimiz bile aynı havaya kavuşamıyor iken , bizim senle kavuşma ihtimalimiz ne kadar olabilir ki ?


Sahi sen ne kadar özlüyorsun beni ? Kaldı mı bizden geriye kırıntılar , yoksa kırılan her şeyi süpürdük mü ? Sorular hep can acıtıyor, anlıyorsun , biliyorsun.


Beni soracak olursan , insanlara sorma. Bana yaz , seni özledim de. Kısa bir mesajla , gizli numarayla , kısık bir sesle. Bilirim iyi olduğumu bilmek seni de rahatlatır.


Ben bir kitap karakterine aşık oldum senden sonra. Tütün kokusuna , sararmış yapraklarına. Nefes alan herşey canımı yakmaya başladı yine senden sonra..