17 Nisan 2015 Cuma

Gecenin siyahına inanıp , güzel günleri beklemekten yoruldum , seni beklemekten yoruldum. Gözlerinin kahvesinden yazıyorum sana , bir o kadar yakın ama sadece aynaya bakıp görebileceğin kadar uzak. Bu gecenin sabahını sana armağan ediyorum , kavuşturuyorum onları sana , bana , bize.

Bir şiir armağan edemesende bana , bir şarkı armağan etmiştin zamanında şehrin ara sokaklarında. Geleceğin planlarını , çok erken kurduk. O yüzden mi bu kadar hayal kırıklığı ?

Bu kadar erken gitmeseydin eğer , bir şiir yazardık seninle , daha fazla anılar biriktirip , daha yavaş öldürürdük birbirimizi. Ben seni değil , kendimi özlüyorum birazda. Duymak istediğim tek ses seninki iken , kalabalığın beni boğmasına dayanamıyorum. Bir vapur yolculuğunda deniz ile konuşurduk , uzun bir otobüs yolculuğunda sen omuzumda uyurdun belkide. Ben seni izlerdim eskisi gibi , ardı ardına sigara yakmayıp , geçmişi özlemezdik hiç değilse.

Canımız yandığında birbirimize koşup , dizlerinde uyumak varken kızarmış gözlerimizle  , bu kadar yalan içinde boğulmak neyimize.


10 Nisan 2015 Cuma

Oysa ne güzel kanmıştım sana , hatırlarsın. Sen de çok hüzünlüydün , yorgundun , yıkılmıştın belliydi. İkimiz için de güneş yeni bir gün değil , yeni bir hüzün doğururdu. Veda vaktinden de önceydi beni terk edişin , önce ruhun gitmişti , sonra sen. Ve ben senden sonra  keşkeler ile belkiler arasın da kaybediyordum tüm ümitlerimi.

Son görüşmemiz de hep sustum , bir öncekinde de susmuştum , konuşsam gerçekleri söylerdim. Kırılırdı , üzülürdü. Aramız da ne geçerse geçsin ben onu üzemezdim , kendimi buna şartlandırmıştım. Hem bazı insanlar konuşmadan da anlaşabilirdi. Sadece bir sarılış için , onlarca kilometre yol bile kat edilebilirdi.

Bir sen vardı ortada. İlk konuşmada inandığım bir sen. Bütün duyguların , akıldan geçenlerin en önemliside huzurun vücut bulmuş hali gibiydin. Yalın ve sade. Tüm her şeye inatla gülebilen , engellere takılmayan , ve sürekli savaşan. Yalın ve sade. Güzel başlıyordu , ve acı ile bitiyordu her şey. Kış biraz daha uzuyordu , biraz daha üşümeye başlıyordum ben. Biraz daha suskunluğa gömülüyordum , en parlak yıldızlardan bir tanesi daha kayboluyordu gittikçe , ben karanlığın içinde kayboluyordum. Ve  sen ,  beni üzen ilk insan olmuyordun.

Herkesleşiyordun..

Bazı gecelerde , uyku tutmuyor , alışkanlık ya hep bir sigara yakıp camdan en parlak yıldızı seçmeye çalışıyorum. Durmadan seni düşlüyorum , kanayan tek parçamı. Söyleniyorum kendi kendime , ben beklerim diyorum , çok beklerim. Beklemek ile adımı bile bütünleştirebilirim. Tanıyorsun ve biliyorsun zaten beni. Senle de bütünleşmiştim bir çok zaman.

Sonrasında istemsiz uykular ve dünün aynısı gibi olan bir sabaha uyanıyorum. Ve tekrar söyleniyorum kendi kendime ;

Bunca olan şeye rağmen ben hala seni seviyorsam eğer , bu da senin suçundur..




6 Nisan 2015 Pazartesi

Belki biraz daha az kanatsaydın beni , o zaman günler aydın olurdu. Şimdi herşey çok buğlu  bebeğim ve şimdi her yer yağmurlu..

Mizahım çok hüzünlü bugün , yüzüm , yüzün çok karanlık. Seni göremiyorum , evet varsın ama yoksun. Nefesin , ruhun burda ama yüzün yok. Sadece bir silüet olarak aklımdasın , çizgilerin belli ama o kadar karanlık ki sigaralar bile aydınlatamıyor bizi. Birini , birilerini senin yerine koyamıyorum. Sana dokunamıyorum. Bir maçta 1-0 öndeyken o maç neden bitmez ki ? Ben senin yüzünden hep mağlup olmayı bekledim , ben senin yüzünden yenildim. Yenilenemedim..

 Bir arkadaşım ayağı kırık tahta masadan bahsetmişti bir keresinde. İlk kendim , sonra sen geldin aklıma. Zaten hep böyleydi başlangıçtan beri bir yanım sendin , hala öyle olduğunu da söyleyebilirim. Sen de beni o masa gibi kırıp gitmiştin , hatırlarsın. Bilirim ve hep söylerim de  "ben dahil hiç bişeyi kolay kolay unutamazsın sen.."

Dayanacak gücün var mı , dayanacak gücüm var mı bilmiyorum ama ben hala ilk günkü gibi gülüşüne tapıyorum..