5 Mart 2016 Cumartesi

Yeşil Oda

Yeşil duvarlı bir odam vardı , penceresiz. Aldığımız nefes bile birbirimizden başkasına ait olmasın diye pencere yoktu. Birbirimize çarpardı her şey nefesimiz bile.. En çok orada vakit geçirirdik biz , en çok orada bulunmayı severdik belkide. Kendimizi ait hissettiğimiz yer orasıydı. Zaten pencereler evi havalandırmak için değil , intihar etmek için vardı.

Ne zaman nefes aldığımı hissetsem en tatlı yaralarımı okşardı orada annem , en ulaşılmaz anılara orada sahip olurdum ben. En çok orada güvende hissederdim kendi mi , en güvendiğim insanlar girerdi oraya , en çok sırtımı onlara yaslardım , en çok onlara ağlardım. Küçükken özendiğim hayvandı kuşlar , birini özlediklerin de yanına gitme hakkına sahiplerdi çünkü. İnsanlar öyle değildi , yanındakini bırakamazdı , uzaklar hep bize uzaktı belki de. İlk terkediliş , ilk aşk ve aile unutulmaz. Buna yeşil odanın her köşesi şahittir.

Terkedilmek.. Acısına ve insanına göre bu büyüyen bir şey , unutulmayan. Ben en büyük acıyı babamda gördüm mesela. En çok bir insan yaşarken nasıl cehennemi tadar onda gördüm. Bazen kaderimin bile ona benzediğini düşünüyorum , öyle yalnız ve öyle umutsuz olabiliyorum ki buna ben bile inanamıyorum çoğu zaman. Aslında herkes bir parça vicdansızdır , bunu en çok kaybettiğinizde hissedersiniz..

Aile.. Zamanla parçalanan bir şey , insan gibi. Büyüyen , acı çeken ve dağılan. Burada suçlu yok , herkes haklı. Dünyada her insan bir nebze haklı zaten , kendine göre. En çok umudunuzu kıran şey , şiddeti görmek değil , bir daha kimsenin size o şiddeti uygulamayacağını bilmektir..

Anıların üstünden geçen tek şey günler oluyor.

Dünyanın sonu hiç bir zaman gelmeyecek..







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder